ANAHTARLIĞIN SESİ

         Siz hiç birilerinin size baktığını hissederek uyandınız mı? Bugün sizlerle Peral takma adını verdiğim bir arkadaşımın başından geçen bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. İyi okumalar.


         Peral çok fazla cinlere ve dine inanan bir insan olmamasına rağmen kendini bildiğinden beri boynunda muska taşıyan bir arkadaşım. Tam olarak nedenini kendisi de bilmese de annesi Serap Teyze hiçbir zaman boynundan çıkartmaması konusunda kendisini epeyce tembihlediği için hiç çıkartmamış muskasını. Ancak Peral 14 sene boyunca taktığı bu muskanın sebebini üniversiteye geçeceği senenin yazında yaşadığı bir olay sonucunda öğrenecektir. Haziran’ın 27’si, doğum gününün sabahına göğsünde hiç aşina olmadığı bir ağrıyla uyanır. Herhangi bir sağlık problemi bulunmayan Peral bunu önemsemez, bu yüzden annesine söyleme ihtiyacı hissetmez. Aynı günlerde eşyalarını kaybetmeye başlar; çorapları, iç çamaşırları, anahtarları, muskası… 30 Haziran günü uyandığında muskasını boynunda bulamaz. İste bundan sonra Peral için her şey daha kötü olmaya başlar. Her gece ağlayarak, kâbus görerek uyanır. Ne var ki rüyalarını bir türlü hatırlayamaz. Annesine bunu anlattığında Serap Teyze’nin gözü Peral’in muskasına kayar. Olmadığını görünce telaşlanır, evin her yerini ararlar ama bulamazlar. Daha sonra Serap Teyze kendisinin en kısa zamanda geleceğini mümkünse evden ayrılmamasını söyleyerek evden çıkar. Peral annesinin dönmesini beklerken annesinin neden bu kadar telaşlandığını anlamlandırmaya çalışır. Oturma odasında televizyon izlerken içeriden bir anahtar sesi duyar. Başta annesinin geldiğini düşünüp sadece “anne!” diye seslenir. Başka hiçbir ses duymayınca yanlış duyduğunu düşünür ve televizyon izlemeye devam eder. Anahtar sesi birkaç defa daha tekrarlanır. Durumdan iyice işkillenen Peral tek tek odaları gezmeye sesi takip etmeye başlar. En son odasının önüne geldiğinde anahtar sesi bir kere daha tekrarlanır. Odasının ışığını korkuyla açan Peral küçük bir insan siluetine benzer bir karaltının ışık hüzmesiyle birlikte dağılmasıyla odanın ortasında kaybolmuş olan anahtarını görür. Bütün bir odayı tek başına aramasına rağmen bulamadığı anahtarı öylece halının üzerinde duruyordur. Fazlasıyla korkan Peral kendini evin dışına atar. Annesi ve babası eve gelene kadar eve giremez. Annesine olanları anlattığında kadın ağlaya ağlaya vakti zamanında babasını seven başka bir kadının aileye, daha doğrusu Peral’a yaptırdığı büyüden bahseder. “Soyu büyümesin, kurusun, en büyük acıyı yaşasın.” diye yapılmış bu büyüden korunması için çocuğu 4 yaşındayken bir alime götürmüş Serap Teyze. Alim muskayı hiç çıkarmaması gerektiğini aksi halde Peral’e musallat olacaklarını söylemiş Serap Teyze’ye. Ancak alim bu muskanın Peral’i ömrünün sonuna kadar koruyamayacağını zamanla yıpranacağını söylemiş. Ne zaman sona ereceğini kestiremeseler de Serap Teyze o anı kurtarmak için bunu kabul etmiş ve o gece dışarı çıktığında o alimin evine gittiğini ama kendisinin yaklaşık bir hafta önce öldürüldüğünü öğrenmiş. Duyduklarına inanmakta zorluk çeken Peral, bir haftadır devamlı şiddetlenen göğüs ağrılarını anlatmış annesine. Bu yüzden Serap Teyze gece Peral’in yastığının altına cevşen koyar, böyle uyumasını söyler. Yine ağlayarak gördüğü kabustan uyandığında izlendiğini hissederek arkasını döner. Yatağının başında küçük bir çocuk boyuna sahip oldukça kıllı, simsiyah gözlü bir şeyin ona doğru baktığını görür. Dili tutulur, konuşamaz. Yanında duran şey ise sadece ona hırıltı şeklinde fısıldar. “Peral, gel.” Gördüğü şey bunu 3-4 kere daha tekrarlar. Daha sonra Peral tek yapabildiği şeyi yapar ve gözünü kapatır. Açtığında gördüğü şey yerinde değildir ama bütün kabuslarını hatırlamıştır Peral. Gördüğü şeyden kaçmaya çalıştığı, kaçarken binlerce kere öldüğü yüzlerce kâbus… Peral’e ne olduğuna gelecek olursak hiçbir zaman eskisi gibi olamadı. Belki onunla beraber yaşamayı öğrendi belki de ondan kaçmayı ama tanıdığımız Peral’in yerini bir başkası aldı. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BADEM VE SÜRAHİ NENE

BANA BİR İŞARET GÖSTER